Günübirlik gezi yapmak isteyenler için Beypazarı'na gidebilirler.
Ulaşım:
Araba ile ulaşım; Ankara'ya 100 km uzaklıkta, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde.
Tarihi: Beypazarı Roma döneminde, İstanbul'u
Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde
bulunmaktadır. İlk adı "Lagania"dır. Kaya Doruğu ülkesi
anlamına gelmektedir. Bu isim MS 6.yy'a kadar kullanılmış daha sonra MS
491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) İmparatoru
Anastasios o zamanlar piskoposluk merkezi olan Lagania'yı ziyaret ediyor,
bu ziyarete atfen Lagania adı, Lagania-Anastasiopolis (Anastasios kenti) oluyor.
Türklerin Sultan Alparslan komutasında
Anadolu'ya girmesinden kısa bir süre sonra Marmara'ya ulaşmaları ile
Beypazarı da ilk Türk akıncıları ile karşılaşmış oldu. Selçuklu yönetimindeki
Beypazarı konum itibari ile sık sık göç eden Türkmen boylarına
yurtluk yapmıştır.
Beypazarı, Selçuklular döneminde İstanbul-Bağdat
yolu üzerinde bir ticaret merkezi idi. Beypazarı'nın tam olarak Osmanlı
yönetimine geçmesi, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile başlar. Beypazarı
bu dönemde Hüdavandigar (Bursa) Sancağına bağlı bir beylik merkezidir.
1868 yılından itibaren de siyasi yönetiminde yer değişikliği ile
Ankara'ya bağlı bir kaza olarak önemini sürdürmüştür.
Osmanlı Devlerinin toprak rejimi ve Askeri
sisteminin bel kemiğini oluşturan Tımarlı (Anadolu) Sipahi
Merkezlerinden birisi olan Beypazarı, yöredeki Sipahi Beyine ve ticari,
ekonomik hayatın yoğunluğuna atfen Beğ Bazarı diye adlandırılmıştır.
Görülecek Yerleri:
 |
Beypazarı Evleri; Konut mimarisi açısından
Beypazarı evleri, ana tipi Cumbalı veya Guşganalı (evlerin tavan arasındaki
bölümünün çatıdan yükselerek çıkmasına denir, bu mekan depo olarak
kullanılır) olan iki veya üç katlı yapılardır.
|
 |
Yapıların temel
duvarları taşdan, geri kalan kısımları ahşaptan yapılmış, dıştan
sıvanmış. Çatılar kiremitten. |
Boğazkesen Kümbeti; 13.yy'dan kalma Selçuklu eseri
Sultanhan Kervansarayı; 1613 yılında, klasik Osmanlı Şehir içi hanları tarzında yapılmıştır.
 |
İnözü Vadisi; doğal bitki örtüsü
ve kültürel kalıntıları ile oldukça zengin bir görünüme sahiptir.
İki tarafı dik ve balık sırtı gibi yükselen kayaların oluşturduğu
vadi, İnözü Çayı'nın aşınması ile meydana gelmiştir. |
Kültür Evi;Nurettin
Karaoğuz tarafından bağışlanan ev, Beypazarı Tarih ve Kültür evi
olarak 1996 yılında hizmete açıldı. Beypazarı tarihini ortaya koyan
eserler, kıymetli madenler, antika eşyalar sergilenmektedir. Ben özellikle
dekore edilmiş gelin odasını çok beğendim. Eşyalara zarar verilmemesi
için oda'yı camekan içine almışlar. Fotoğraf çekerken çok net bir görüntü
alamamamın sebebi bu.

Kültür Evi |

Bahçesi |

Evin balkonu |

Evin içi |

Mutfak |

Gelin Odası |

Gelin Odası |

Gelin Yatağı |

Gelin Yatağı |
|
|
|
İvazdede Türbesi, Yediler Türbesi, Akşemseddin
Camii,
Sultan Alaeddin Camii, Kurşunlu Camii, Karaca Ahmet Sultan
Türbesi.
Hıdırlık Tepesi;
Bu tepeye çıktığınızda
eski ve yeni Beypazarı'nı görme şansınız var.

Tepeden
görünüm |

Tepeden
görünüm |

Tepeden
görünüm |

Yeni Beypazarı evleri |
Yeme-İçme:
Türkiyede havuç denilince akla Beypazarı gelir. Türkiye havuç üretiminin
%60'ını Beypazarı karşılamakta. Havuç lokumu da üretilmekte. Beypazarı
"Kuru"su meşhurdur. Un, süt ve tereyağından yapılan,
galeta'ya benzer bu yiyecek hem bir yıl kadar dayanıklıdır hemde güzel
bir tadı vardır. Beypazarı Dolması, kuzu eti ile yapılıyor. Ben yaprak
dolmayı çok severim ve şiddetle Beypazarı dolmasını yemenizi tavsiye
ederim. Ayrıca Beypazarı Güveç'i taş fırınlarda, özel toprak
kaplarda yapılıyor ancak bizim yediğimiz yerde çok fazla acı koydukları
için ben tadını alamadım. Acı sevenler ise bayıla bayıla yediler.
Beypazarı sodaları da bildiğiniz gibi içimi kolay sodalardan birisi.
Alışveriş:
Beypazarı'nın merkezinde "çarşı"da
bir çok kuyumcu var. Özellikle gümüş sevenler için çok değişik takılar
uygun fiyatlarla satılıyor. Bunu bilenler sırf alışveriş yapmak için
bile Beypazarı'nı ziyaret ediyorlar. Beypazarı'na has "Telkari İşlemeciliği"
var. Telkari, ince telden takı süslemeciliği anlamına geliyor ve tel ne
kadar ince olursa takının değeri o kadar artıyor. Telkari aynı zamanda
Trabzon'da da yaygın olarak yapılır. Her yörenin kendine özel modelleri
var.
Sonuç olarak buralara kadar gelmişken, Havuç, Havuç
Lokumu, Kuru, gümüş almadan dönmek olmaz.
|